Kayıt

Önündeki mikrofona eğildi. Gündüzün otoritesini uyandırmayacak şekilde konuşmaya başladı:
-İyi geceler dinleyenler ve hiç duymayanlar; Bir Kör Ağlamakta`ya hoşgeldiniz.
Kimse tarafından dinlenilmeme korkusu yoktu. Sadece, bir kez daha, sesli bir şekilde ne kadar paramparça olduğunu kendisinden duymak istiyordu. Tekrar söze girdi:
- Bu gece, evimden canlı olarak ölümü aktaracağım size.
Derin bir nefes aldı; hayatının konuşmasını yapacakmış gibi nefesi verdi ve başladı yeniden:
-Yaşamak, ölüme uznana bir intihar şeklidir.
Bunu söylerken sesi titriyordu. Birden ailesi geldi aklına; endişelendi. Ailesini bir arada tutan oydu ama bu gece, bir bağ olan kendisinin yaşam bağlarını kopartmaya niyetliydi.
Ne zaman konuşmak istese, bir güç onu susturuyordu. "Ruhumdur" diye düşündü. Sanki "bırak, seni kucaklayan ölümün sessizliğinde kal" der gibiydi bu.
-Hangimiz her sabah ölmüyoruz ki? Aynı şeyleri zamanın ilerlemesinden bağımsız yaşamak kimin canına tak etmedi? Ne yazık ki, anlayabileceğiniz üzere, benim etti. Evet, kurbağa, ayyaş, bu gece saydam duvarların içinde nefeslerinde boğulmayı bırakıp uçmayı deneyecek.
Bilincinin yerinde olduğunu hissedemiyordu. Arzusu kontrolü ele almış, onu tek tek parçalara ayırıp yok etme peşindeydi. Bir ömür, bu anı bekliyordu ve artık cesareti onu kucaklamıştı. Buna rağmen bir şey eksikti. Ne olduğunu bulmak için akıl odalarında gezmeye başladı; gözyaşları, ilaçlar, şiirler, aile, sevgililer ve arkadaşlarla buluştu. Eksik olan hepsiydi. Seyircisiz ölmek ona yakışmazdı. Ayağa kalktı, fütursuzca odayı adımlamaya başladı. Onları burayı getirmek saçma olurdu ve o kadar da vakiti yoktu. Bu yüzden, telefonunu masadaki mikrofona dayadı, kayıt tuşuna bastı; artık gösteri başlamıştı. Gözyaşları da yerlerini doldurmuş, sırası gelen sahneye çıkıp figüranlığını yapıyordu. Titrek ellerle, korkak bir ruhla ve solmuş bir bedenle başına gelen, ruhuna dokunan, saydam duvarları ören bütün olayları bir bir hayatına anlattı: o, onlarla varolmuştu. Biçimsiz bir hamurdu ve yaşadıkları ona biçim verdi. Ailesi de kimlik verdi; toplum bozdu. Ortaya da bunalım çıktı. Artık anlıyordu: umutlar eriyip karanlığa karışmıştı. Vücüdu titredi, her şey çok yavaş bir şekilde hareket etmeye başladı.
Ardından yüksek bir ses duyuldu o odadan. Kurbağa, uçmayı başarmıştı.

Yorumlar